| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
Bu fazl (bol ihsan), Allah'tan (bir lütuf ve) nimettir. (Her şeyi hakkıyla) Bilici (ve amelleri değerlendirici) olarak Allah yeterlidir. |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Bu lütuf ve ihsan, Allah'tandır ve Allah'ın her şeyi bilmesi yeter. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Bu lütuf Allah'tandır ve herşeyi bilici olarak Allah yeter. |
| Ahmet Tekin Meali |
Bu lütuflar Allah'tandır. Her şeyi bilen olarak Allah yeter. |
| Ahmet Varol Meali |
Bu lütuf Allah'tandır. Bilici olarak Allah yeter. |
| Ali Bulaç Meali |
Bu fazl (lütuf ve ihsan), Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
İşte itaatkârlara yapılan bu ihsan Allah'dandır. Her şeyi bilici olarak Allah kâfidir. |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
Bu, Allah’tan büyük bir lütuf ve ikramdır. Her şeyi gören ve bilen olarak Allah yeter. |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
Bu, ihsan ve ikram Allah'ın lütfudur. (Bu ihsan ve ikrama mazhar olanların kadrini) Allah'ın biliyor olması yeter. |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
Bu nimet, Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.* |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. |
| Diyanet Vakfı Meali |
Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Edip Yüksel Meali |
Bu lütuf ALLAH'tandır. Bilen olarak ALLAH yeter. |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
İşte bu fazıl, Allahdan: Elverir ki bilen Allah olsun |
| Hasan Basri Çantay Meali |
Bu, Allahdan bir lutf-ü inâyetdir. (Her şey'i) hakkıyle bilici olarak Allah yeter. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
Bu lütuf, Allah'dandır! (Ona mazhar olanı) hakkıyla bilici olarak da Allah yeter! |
| İlyas Yorulmaz Meali |
Bu mükafaatlar Allah dan bir lütuftur. Allah her şeyi bilen olarak yeter. |
| Kadri Çelik Meali |
Bu (sevap) Allah'tan bir lütuftur. Bilen olarak Allah yeter. |
| Mahmut Kısa Meali |
İşte bu nîmetler, doğrudan doğruya Allah’ın lütfudur. Her şeyi bilen bir şâhit olarak, Allah yeter! İşte bu lütfu kazanmak için: |
| Mehmet Türk Meali |
İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Bilen olarak sana, Allah yeter. |
| Muhammed Esed Meali |
Bu, Allah'ın lütfudur; ve hiç kimse Allah'ın sahip olduğu bilgiye sahip olamaz. |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
Bu Allah’ın bir lutfudur; ve (bunu birinin bilmesi gerekiyorsa) her şeyi bilen Allah yeter. |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
İşte bu fazl, Allah Teâlâ'dandır. Ve Hak Teâlâ bihakkın bilici olarak kâfidir. |
| Suat Yıldırım Meali |
Bu, Allah'tan bir lütuftur. Bu lütfa lâyık olanların kadrini Allah'ın bilmesi yeter de artar! |
| Süleyman Ateş Meali |
Bu ni'met, Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
Bu, Allah'ın ikramıdır. Bunu Allah biliyor ya o yeter. |
| Şaban Piriş Meali |
Bu bağış Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter. |
| Ümit Şimşek Meali |
Bu Allah'tan gelen lütuftur. Allah'ın herşeyi biliyor olması ise kâfidir.(26)* |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
Böylesi bir beraberlik Allah'ın lütfudur. Her şeyi bilici olarak Allah yeter. |
| M. Pickthall (English) |
Such is the bounty of Allah, and Allah sufficeth as knower. |
| Yusuf Ali (English) |
Such is the bounty from Allah. And sufficient is it that Allah knoweth all.(587)* |