| Abdullah-Ahmet Akgül Meali |
“Heyhat! Size va’ad edilen şey (ahiret ve cennet) ne kadar uzak bir ihtimal!” (Bu adam gerçekleşmesi imkânsız va’adlerle sizi kandırıvermektedir.) |
| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
Size vaadedilen şey, gerçekten ne de uzak, ne de uzak. |
| Abdullah Parlıyan Meali |
Vaadolunduğunuz şeyler gerçekten de ne kadar uzak… |
| Ahmet Tekin Meali |
“Heyhât, bu size va'dedilen nihaî yargı, tehdit, ne kadar imkânsız, uzak bir ihtimal!” |
| Ahmet Varol Meali |
Ne kadar uzak! Size vaad edilen şey ne kadar uzak! |
| Ali Bulaç Meali |
'Heyhat, size va'dedilen şeye heyhat...' |
| Ali Fikri Yavuz Meali |
O korkutulduğunuz şey (azab) ne uzak, ne uzak! (olur şey değil). |
| Bahaeddin Sağlam Meali |
“Heyhat! Bu vaadedildiğiniz çok uzak bir şey!” |
| Bayraktar Bayraklı Meali |
Oysa bu size söylenenler, gerçek olmaktan ne kadar uzak! |
| Cemal Külünkoğlu Meali |
“O tehdit edildiğiniz (öldükten sonra dirilmek) çok uzak, gerçekten çok uzak (olması imkansız bir şey)!” |
| Diyanet İşleri Meali (Eski) |
"Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!" |
| Diyanet İşleri Meali (Yeni) |
“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!” |
| Diyanet Vakfı Meali |
«Bu size vaâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!» |
| Edip Yüksel Meali |
"Size söz verilen bu şey imkansızdır, imkansız!" |
| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
"Heyhât o size vaad edilen şey ne kadar uzak!" |
| Elmalılı Meali (Orjinal) |
Heyhât o va'dolunduğunuz şey ne kadar uzak |
| Hasan Basri Çantay Meali |
«Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!. |
| Hayrat Neşriyat Meali |
“Heyhât! O va'd edilmekte olduğunuz şey, ne kadar uzak!” |
| İlyas Yorulmaz Meali |
“Yazık, yazık! Ne ile korkutuluyorsunuz (ne vaat ediliyor)?” |
| Kadri Çelik Meali |
“Uzaktır size vaat edilen (öldükten sonra yeniden dirilmek; evet gerçek olmaktan) çok uzak!” |
| Mahmut Kısa Meali |
İmkânsız, bu size vaad edilen gerçekten imkânsız! |
| Mehmet Türk Meali |
“Heyhat, korkutulduğunuz şey (gerçek olmaktan) ne kadar da uzak!” |
| Muhammed Esed Meali |
Çok uzak, gerçekten çok uzak bu vaad edildiğiniz şey! |
| Mustafa İslamoğlu Meali |
Uzak, hem de çok uzak tehdit edildiğiniz bu şey! |
| Ömer Nasuhi Bilmen Meali |
«Ne uzak, ne uzak o vaad-olunduğunuz şey.» |
| Suat Yıldırım Meali |
“Heyhat! Heyhat! Size vâd edilen şey ne kadar da uzak! ” |
| Süleyman Ateş Meali |
Heyhat, o size va'dedilen şey ne kadar uzak! |
| Süleymaniye Vakfı Meali |
Olmayacak şeyler vaad ediliyor size; hiç olmayacak şeyler! |
| Şaban Piriş Meali |
Size vaat edilen uzak, hem de çok uzak. |
| Ümit Şimşek Meali |
“Heyhat, heyhat! Size vaad edilen ne kadar da uzak! |
| Yaşar Nuri Öztürk Meali |
"Heyhat! Size vaat edilen o şey ne kadar uzak!" |
| M. Pickthall (English) |
Begone, begone, with that which ye are promised! |
| Yusuf Ali (English) |
"Far, very far is that which ye are promised! |